Stres kişinin tehditler karşısında, hem bedensel hem de ruhsal olarak, baskı altında hissetme ve bir uyum çabasına girme halidir. Stres çoğu zaman yaşanması istenmeyen durumlarda ve tehdit edici yaşam olaylarına karşı, kişide gelişen fizyolojik ve psikolojik alarm sistemi olarak düşünülebilir. Stresin ortaya çıkışı istendik değildir, çevresel ve içsel olaylarla yakından ilişkilidir.
Stres düşünce, duygu ve davranış üzerinde gerilim hissettirebilir ve kişinin baş edebilme gücünü olumsuz yönde etkileyebilir. Genel olarak stresli olduğumuz zamanlarda zihnimiz en kötüsünü düşünmeye yönelir; korku, kaygı, panik duyguları artabilir, bedenimizde bazı farklılıklar yaşanır; kalp ritmi hızlanır, nefes alış hızı artar, kan basıncı yükselir, mide kasılmaları veya bulantıları ortaya çıkabilir.
Stres sonucu oluşan bazı bilişsel sorunlar; dikkati odaklayamama, belirsizliğe tahammülsüzlük, karar vermede güçlük, kendini aşırı eleştirmedir.
Stres sonucu oluşan bazı duygusal sorunlar; öfke, gerginlik hali, kaygı düzeyinde artış, yalnızlık hissi, mutsuzluk, sinirlilik halidir.
Stres sonucu oluşan bazı davranışsal sorunlar ise; aşırı yemek yeme, iştah kaybı, madde kullanımı, yerinde duramama hali olarak sıralanabilir.
Stresin düşük dozlarda işlevsel bir yanı olduğunu söylemek mümkündür. Bazı araştırma sonuçlarına göre, belirli bir miktarda stresin verimliliği arttırıcı özelliğinin olduğu ancak yüksek ve yoğun stresin verimliliği düşürdüğü ve günlük yaşamın işlevselliğini de olumsuz etkilediği bulunmuştur. Dolayısıyla ideal olan; stres yaşamamak değil, stresin yaratabileceği olumsuz etkinin minimalize edilmesini öğrenmektir. Başka bir deyişle insanın yaşadığı olaylara bakış açısının değiştirilmesi stres yönetimi için önemli bir adımdır.
